Başkan Ertan, gündemi değerlendirdi

Büyük Birlik Partisi Elazığ İl Başkanı Ömer Ertan ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Başkan Ertan, gündemi değerlendirdi

Güvenlik güçlerinin çalışmaları ile ilgili konuşan Ertan: “Son dönemde, güvenlik güçlerimiz, terörle ve organize suç örgütleriyle mücadelede, önemli başarılar elde ediyorlar. Dün, basında, Terör örgütü DEAŞ'ın sözde Şam idari ve mali sorumlusu Huzeyfe El Muri’nin, Milli İstihbarat Teşkilatı'mızın Mersin'de düzenlediği operasyonla yakalandığı haberleri yer aldı. Milli İstihbarat Teşkilatımızı tebrik ediyorum. Güvenlik güçlerimizin başarılarının devamını diliyorum.” Dedi.

Gündemde, bütçe sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesi beklenen “Yeni Yargı Paketi” olduğunu dile getiren Başkan Ömer Ertan: “Bir evrensel hukuk prensibi olarak, devletin, kişilere karşı işlenen suçlarda, af yetkisi olmaması gerektiğine inanıyoruz. Yine Milletimizin, bin yılın üzerinde hayatını şekillendiren ve kendimize hayat nizamı kabul ettiğimiz inançlarımızın da bu tip uygulamalara izin vermediğini düşünüyorum. Aflar, cezaların caydırıcılığını ve hukukun toplumu koruma fonksiyonunu zedeliyor. Ayrıca, özellikle kişilere karşı işlenen suçlarda, ceza işlemediği zaman, suçun mağdurları, kendi adaletlerini yerine getirmeye kalkışıyorlar ki bu durum, yeni suçlara, yeni mağduriyetlere neden oluyor. Büyük Birlik Partisi, kurulduğu günden bugüne, bu anlayışın dışında hiçbir karara “evet” demedi, bundan sonra da demeyecek.” İfadelerini kullandı.

Başkan Ertan açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Basında, Tuzla Piyade Okulunda gerçekleştiği iddia edilen hadiselere ait haberleri üzüntüyle izledim. Öncelikle, konuya dair, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in, Milli Savunma Bakanımız Sayın Yaşar Güler'i hedef alan açıklamalarının içeriğinin ve üslubunun, bulunduğu makamın ağırlığına uygun olmadığını ifade etmek istiyorum. Devletimizin Güvenlik Kuruluşları dahil olmak üzere, kamu görevinde bulunan vatandaşlarımızın, inançları, etnik kökenleri ya da doğdukları yerler gibi farklılıklarına göre kategorize edilmelerini doğru bulmuyorum. Bununla birlikte, ülkemizde ve dünyada, tarih boyunca yaşanan acı tecrübeleri de yok sayamayız. Genel anlamda kamu görevinde, hususen güvenlik kuruluşlarımızda ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizde, kurumların hiyerarşik yapısı dışında, başka şahıs, kurum, topluluk, millet ya da devletlere üstün bağlılık duyanların, görev almaması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca habere konu olan iddiaların, bahsettiğim görüşle ilgili olmamasını temenni ediyorum. İsveç’in NATO’ya üyelik talebi; Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkileri; Türkiye’ye uygulanan “askeri”, “siyasi” ve “ekonomik” yaptırımlar üzerinden tartışılmaya devam ediyor. Bu tartışmalarda bir anlam kayması olduğunu, daha önce sayısız kez ifade ettik. NATO bir güvenlik kuruluşudur. NATO sözleşmesi, “kuruluşa üye olan herhangi bir ülke bir saldırıya maruz kaldığında, saldırı, üye ülkelerin tümüne yapılmış sayılır” cümlesiyle özetlenecek, kısa, basit ve anlaşılır bir prensip üzerine inşa edilmiştir. İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu ve Türkiye’nin bu başvuruyu onaylamamasının, bahsedilen konularla hiçbir ilgisi yok. Türkiye, onlarca yıldır terör saldırılarına maruz kalıyor. Türkiye’yi hedef alan terör örgütleri, binlerce masum, savunmasız sivili vahşice katletmiş olmasına rağmen, İsveç, terör örgütlerine destek oluyor, terör örgütü mensuplarını himaye ediyor. Bununla birlikte, İsveç, son dönemde, Avrupa’da, İslam’ı ve Müslümanları hedef alan, açıkça hedef gösteren saldırılara, eylemlere, ev sahipliği yapıyor, bu konuda yasal önlemler almak bir yana, teşvik ediyor. İsveç’in, bu politikalarını değiştirmediği, Türkiye’ye karşı saldırıları desteklediği ve düşmanca eylemleri teşvik ettiği sürece, Türkiye ile bir savunma anlaşması yapmasının gerçekçi olmadığını, NATO’nun esası olan “müttefilik” ve “dostluk” kavramlarına uygun hareket etmediğini düşünüyoruz. İsveç’in NATO’ya üyeliği, Türkiye’yle, terörle ve İslam düşmanlığıyla ilgili yanlış tutumlarını değiştirmesi ve bu yönde somut adımlar atması ile ilgili olmalıdır. Hükümetimizin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de bu doğrultuda karar vermesi gerektiğine inanıyorum.”