Sigara bağımlılığı ameliyatın riskini artırabilir
Doç. Dr. Serdar Epözdemir, 'Sigara mümkünse ameliyattan bir ay önce kesilmelidir. Sadece kalp değil beyin, böbrek gibi vücudun büyük organların damarları sigaranın bu etkilerinde hayli zarar görmektedir. Yürüme esnasında topallama, bacak ağrısı, ayak tırnak şekil bozuklukları parmak yaraları uyarıcı bulgulardır. Sigara içenlerde anestezik ilaçlar astım atağını tetikleyebilir. Anestezi başlarken ve uyanma sürecinde hava yolu spazmı sigara içenlerde çok daha fazladır' dedi.
Pendik Medipol Üniversitesi Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Bölümünden Doç. Dr. Serdar Epözdemir, ameliyat öncesi hastaların dikkat etmesi gereken hususlara değinerek önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Epözdemir, ameliyat öncesi hastaya belirli testlerin uygulandığına işaret ederek, “Hastanın primer ameliyat olacağı hastalığı dışında yandaş hastalığı yoksa değerlendirmede öncelikle istenen tanı testleri farklıdır. Mesela çocuklarda tam kan sayımı (Hemogram), aPTT, Protrombin Zamanı (Kan pıhtılaşma testleri) ve kan grubuna bakılır. 40 yaş altı erişkin hastalarda ise tam kan sayımı, aPTT, Protrombin Zamanı, kan grubu, Hepatit ve HIV markerleri (HbsAg, AntiHCV, HIV 1+2) incelenir. 40 yaş üstü erişkin hastalarda da yine tam kan sayımı, aPTT, Protrombin Zamanı, kan grubu, Hepatit ve HIV markerleri (HbsAg, AntiHCV, HIV 1+2), akciğer filmi, elektrokardiyografi, biyokimyasal, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri yapılır” dedi.
''AMELİYAT ÖNCESİ RİSKİ ARTIRAN FAKTÖRLER DÜZELTİLMELİ''
Anestezi doktorunun uygun görürse yandaş hastalık ile ilgili başka tetkikler de isteyebileceğini ifade eden Doç. Dr. Epözdemir, ''Ameliyat öncesi çekilen akciğer filmi ve elektrokardiyogram ile akciğer ve kalp hakkında kabaca bir fikir edinilir. Ancak hastada kronik bronşit, astım gibi bir akciğer hastalığı varsa solunum fonksiyon testi gibi bir ek test ya da kalp ile ilgili bir bozukluk varsa ekokardiyografi gibi kalbin fonksiyonlarını daha net gösteren ek testler gerekebilir. Kan sayımında hastada kansızlık olduğu tespit edilirse ameliyat öncesi düzeltilir, ameliyat sırasında olası bir kanama söz konusu ise hasta için kan hazırlanır. Hastanın ameliyat öncesi kan grubunun da biliniyor olması lazımdır. Anestezi ilaçlarının bir kısmının karaciğer ve böbreğe yan etkileri olabilir. Bu nedenle öncesinde karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri ile bu organlar değerlendirilmeli, herhangi bir bozukluk durumunda bununla ilgili önlemler alınmalıdır. Yapılan görüşme, fizik muayene ve testlerle her hasta için ameliyat riski belirlenir. Ameliyat ve hastanın güvenliği için riski artıran faktörler düzeltilir. Mutlaka ameliyat öncesi hazırlık yine hastanın değerlendirilmesi ile başlatılarak, testler ile anestezi uygulama riskinin belirlenmesi ve anestezi yönteminin seçimi ile sonuçlandırılmalıdır'' şeklinde konuştu.
''UYGUN ANESTEZİ İLACI VE TEKNİĞİ SEÇİLMELİ''
Doç. Dr. Epözdemir, sözlerine şöyle devam etti: ''Günümüzdeki geliştirilmiş anestezi ilaçları, anestezi teknikleri ve hastaların yaşamsal fonksiyonlarını izlemeye yarayan cihazlar ve ameliyat sonrası yoğun bakım üniteleri sayesinde daha önceleri anestezi uygulanamayan hastaların artık güvenle her türlü ameliyatı olabilmeleri mümkündür. Kalp hastalığı, uzun süreden beri devam etmekte olan böbrek hastalığı ve ağır akciğer hastalığı olan hastaların da ameliyat geçirip iyileşme şansı vardır. Daha da ötesi bu hastalar mevcut bu hastalıklara yönelik ameliyatlarını da artık rahatlıkla olabiliyorlar. Bu tür hastalığı olan hastasını muayene eden anestezi doktoru, yapacağı tetkiklerle hastalığın derecesini saptayıp, ameliyat öncesi yapılacak tedaviyle hastalığın belirtilerinin azaltılması için çaba sarf eder, eğer gerek duyarsa ilgili bölümlerden görüş ister. Bütün bu çabanın amacı hasta için en az tehlike oluşturacak uygun anestezi ilaç ve tekniğini seçmektir. Bütün bu çalışmalar sonucu uygun koşullarda her hastaya güvenle anestezi uygulanabilir''.
''HASTANIN MİDESİ BOŞ OLMALI''
Anestezi uygulanacak hastaların midesinin boş olması gerektiğine değinen Doç. Dr. Epözdemir, ''Hasta anestezi altındayken, dolu midede bulunan gıdalar ve asitli mide sıvısı yemek borusundan geri gelerek, nefes borusuna kaçabilir bu da istenmeyen bir durumdur ve hayati tehlikeye neden olabilir. Yetişkin hastalara ameliyat öncesi gece 24.00'ten itibaren katı gıda almamalıdır, ameliyat öğleden sonra ise sabah 06.00'da iki dilim ekmek veya 4 adet bisküvi ile istenilen sıvı alabilirler. Ameliyattan 2 saat öncesine kadar berrak sıvı (su, şekerli su, çay, ıhlamur, berrak meyve suları) alabilirler (süt, gazlı içecekler, çorba hariç). İlaçlar ameliyattan 1 saat öncesine kadar bir yudum su ile içilebilir'' diye konuştu.
''SİGARA KULLANIMI DURUMU KÖTÜLEŞTİREBİLİR''
Sigara kullanan hastaların ameliyat öncesi en az 2 gün boyunca sigara içmemesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Epözdemir, ''Sigara 4 binden fazla zararlı madde içeren sağlığı son derece zararlı bir tütün ürünüdür. Bir hastanın kendine yapabileceği en büyük kötülük ameliyattan önce sigara kullanmasıdır. Sigara mümkünse ameliyattan bir ay önce kesilmelidir. Fakat bağımlılık derecesinde tüketiliyorsa iki gün önceden kesilmelidir. Sigara içinde tansiyon yükseltici ve kalp krizini tetikleyici maddeler bulunduğundan bu şikâyetler, hastada daha önceden var ise tablo daha da ağırlaşmaktadır. Sadece kalp değil beyin, böbrek gibi vücudun büyük organların damarları sigaranın bu etkilerinde hayli zarar görmektedir. Bacak damarlarında hayli etkilenen damarlardandır. Yürüme esnasında topallama, bacak ağrısı, ayak tırnak şekil bozuklukları parmak yaraları uyarıcı bulgulardır. Sigara kanda oksijen taşınmasını, doku oksijen kullanımını ve doku oksijenasyonunu bozmaktadır. Buna bağlı olarak hem kalp krizi riskleri artmakta hem de yaraların iyileşmesi gecikmektedir. Sigara içenlerde anestezik ilaçlar astım atağını tetikleyebilir. Hastalar da astım şikayetleri varsa anestezi doktoru ameliyattan önce mutlaka bilgilendirilmelidir. Anestezi başlarken ve uyanma sürecinde hava yolu spazmı sigara içenlerde çok daha fazladır. Yaşlı hastalar akciğer hastası olmasa dahi yaşlanmaya bağlı olarak akciğerlerde gaz değişimi bozulduğundan sigaranın olumsuz etkileri daha fazla görülür. Sigara içen hastalarda uyanma sırasında bulantı kusma riski yüksektir. Kusmuk akciğere kaçarsa aspirasyon pnömonisi dediğimiz bir zatürre cinsi gelişir. Bu tablo da yüzde 10-20 ölümle sonuçlanabilir. İleri dönem bronşit ve astım hastalarında uyanık ve bölgesel anestezi tercih edilir. Genel anestezi mecburiyeti varsa gaz anestezisi tercih edilmemelidir'' açıklamasında bulundu.
''ANTİDEPRESANLAR 1 HAFTA ÖNCE BIRAKILMALI''
Doç. Dr. Epözdemir, ağır sakinleştirici ilaçların ameliyattan 1 hafta önce kesilmesi gerektiğine dikkati çekerek şu değerlendirmede bulundu: ''Hastada antidepresan kullanımı ve sakinleştirici ilaçların kullanımı tespit edilirse 1 hafta önceden ilaçlar kesilmelidir. Bu ilaç grubu ile anestezi uyguladığımız anestezik ilaçlar arasında geçimsizlik ve olumsuz etkileşim sonucu hastanın anesteziden derlenmesinde sorunlar görülebilmektedir. Anestezik ilaç dozları bu durum göz önüne alınarak uygulanmalıdır.Anesteziden tam derlenme süreci tamamlandıktan sonra hastalar yemek yiyebilirler. Derlenmenin tam olmadığı durumda hastaların yemek yemeye çalışması, boğulmaya ve akciğerlerine gıda kaçırmaya sebep olarak ciddi sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu süre hastaya ve yapılan ameliyata bağlı olarak farklılık gösterebilir. Genellikle eğer batın bölgesini ilgilendirmeyen bir operasyon ise 4-6 saat sonra hastaların gıda alımına izin verilmektedir. Ancak her koşulda bulunduğunuz servisteki görevli sağlık profesyonelinden izin alınması gereklidir. Öncelikle anestezi uygulaması sonrası 2 saat su içilmemesini önermekteyiz çünkü bu bulantı ve kusma riskini arttırmaktadır. Damar yolundan sıvı gereksinimi tamamlanıp bulantı, kusma ve ağrı ortadan kaldırılıp, bağırsak hareketleri başladıktan 2 saat sonra su içilmesine izin verilmelidir''